Bu blogu açmadan önce uzun süre düşündüm: İlk yazım ne olmalı? Nereden başlamalıyım? Sonunda karar verdim: Almanya’ya taşınmadan önceki halimi, o dönemde neler hissettiğimi ve bu sürece nasıl başladığımı anlatmalıyım.
Ben Dylon. Sıradan bir gençtim, sıradan bir üniversite öğrencisiydim. 2015 yılında üniversite hayatına başladım ve bence Türkiye’de öğrenci olabileceğiniz en güzel şehirlerden birinde, Antalya’da okudum. Antalya’nın sıcak havası, rahat atmosferi ve güzel arkadaşlıkları beni mutlu ediyordu. Türkiye’nin ekonomik durumunun henüz kötüleşmediği bir dönemde, öğrenciliğin keyfini çıkarıyorduk. O zamanlar hayat daha basit ve kaygısızdı. Üniversitenin son yılına kadar gelecek hakkında ciddi bir endişem yoktu.
Tabii ki mezuniyetten sonra ne yapmam gerektiğini konuştuğumuz anlar oluyordu ama her şeyin kolay olacağını düşünüyordum. Ancak son senem geldiğinde ve pandemiyle birlikte evlere kapanınca, bu rahatlık yerini kaygılara bıraktı. Artık geleceğimi daha fazla sorguluyordum. Küçüklüğümden beri hep yurt dışında yaşamak istemiştim, bu yüzden birkaç kez girişimde bulundum. Daha önce yurt dışına çıktım, hatta birkaç ay yaşadığım ülkeler oldu ama hep kısa süreliydi. O yüzden orada hayat kurmanın ne anlama geldiğini hiç düşünmemiştim.
Üniversitenin son yılında tekrar yurt dışına taşınmayı ciddi şekilde düşünmeye başladım. Ama nereden başlamalıydım? Hangi yolu izlemeliydim? Ve en önemlisi, oraya nasıl gidecektim?
Okuduğum bölüm mezunlarına belirli bir meslek unvanı kazandırmıyordu. Kendimi nasıl öne çıkaracağımı bilmiyordum. O yüzden ilk başta Almanya’da yüksek lisans yapmaya karar verdim. Ama bu karar, düşündüğüm kadar kolay değildi. Yüksek lisans fikri beni korkutuyordu. Maddi açıdan, eğitim sistemine alışmak açısından ve tamamen yeni bir ülkede kendi başıma var olabilmek açısından büyük bir mücadele gerektiriyordu. Ama ben bu mücadeleyi tek başıma vermek istiyordum. Kimseden yardım istemeden, akraba desteği almadan, evlilik ya da davetiye gibi yollara başvurmadan kendi başıma başarmak istedim.
Karar vermek kolaydı ama süreci başlatmak zordu. Öncelikle düzenli araştırma yapmam gerektiğini anladım. Almanya’da nasıl yüksek lisans yapabilirim? Başvurular nasıl oluyor? Hangi belgeler gerekli? Bütün bu soruların cevaplarını aramaya başladım.
İlk başta danışmanlık şirketlerine gittim. Süreci anlatmaları için destek almak istedim ama istedikleri ücretler çok yüksekti. Bunun üzerine, süreci kendi başıma tamamlamaya karar verdim. YouTube’daki videoları izledim, blogları okudum ve insanların deneyimlerini inceledim. Bazıları danışmanlık şirketlerinden yardım almış, bazıları ise her şeyi tek başına yapmıştı. Tek başına yapmak elbette zordu ama imkânsız değildi. Ben de bu yolu seçtim.
Beni en çok korkutan şeylerden biri dil sınavıydı. İngilizcem iyiydi ama akademik düzeyde sınava girmemiştim. Almanca bilmiyordum ve Almanya’da İngilizce eğitim alabileceğim programları araştırmam gerekiyordu. Bunun yanında her üniversitenin farklı başvuru tarihleri, farklı kabul şartları ve farklı belgeler talep etmesi süreci oldukça karmaşık hale getiriyordu. Hepsini takip etmek, gereken evrakları toplamak, motivasyon mektubu yazmak gerçekten çok uğraştırıcıydı.
Ama yılmadım.
Kommentar hinzufügen
Kommentare